İyi ve kötü polisler, siren sesleri, üstü kapatılan cinayetler, yozlaşmış sistem, çekici ve tehlikeli kadınlar... Kısacası gerçek bir “film noir” atmosferi. Bunlar Max Payne denilince akla gelen ilk şeyler. Şimdi kısaca bu başarılı oyun serisinin gelişimine bakalım. İlk oyunda Max bizi karanlık bir dünyaya götürüyor ve New York’un bir diğer yüzünü, gecelerini görmemizi sağlıyordu. Bunu John Woo filmleri tadında başarılı aksiyon sahneleri, Max’in kendi ağzından dinlediğimiz çizgi roman şeklinde stilize edilmiş hikaye örgüsü ve meşhur “Bullet-time” anları ile bize sunuyordu. O dönemde revaçta olan ve birbirinin kopyası olan birçok TPS arasından bu kendine has özellikleri ve karanlık yapısı sayesinde sıyrılmış ve olumlu notlar alabilmişti. Gerçekten de bir solukta bitirebileceğiniz, tek eksik yanı ise oynanış süresinin kısalığı olan başarılı bir oyundu.